1. İlk Yılları
Vincent Van Gogh, 30 Mart 1853 tarihinde, Hollanda’nın Groot-Zundert köyünde dünyaya geldi. Köy papazı olan babası, onu 12 yaşında komşu köydeki okula gönderdi fakat okulu yarıda bıraktı.
16 yaşında babası Gogh’u Brüksel’deki “Goupil” galerisine resim satış elemanı olarak yerleştirdi.
Sonra Londra’ya geçti. Burada kiralık olarak kaldığı evin kızına aşık oldu ancak teklifi reddedilince ruhsal bunalıma girdi ve Londra’yı terk etti.
Aylak aylak geziyor belirsiz işlerde tutunmaya çalışıyordu. Hasta fakir ve ruhsal olarak kötü durumdaydı. Kardeşi Theo onu alıp Brüksel’e getirdi.
2. Ressam Ridden van Rappart ile Tanışması
Brüksel’de ressam Ridden van Rappart ile tanıştıktan sonra hayatında değişimler başladı. Ondan dersler alıyor, anatomi ve perspektif öğreniyordu.
Kardeşi Theo da Vincent’teki resim kabiliyetini keşfetmiş, maddi anlamda yardımda bulunmaya başlamıştı. Theo aracılığıyla akrabası ve aynı zamanda ünlü ressam olan Mauve’dan resim dersleri almaya başladı.
Hayatı düzene girmeye başlamışken aşk hayatındaki çalkantılı dönemleri onu psikolojik olarak olumsuz etkiledi ve eski dönemlerine dönmeye başladı.
3. Paris Dönemi ve Vincent’in Ayak Sesleri
Babası 1885’te ölünce, kardeşi Theo’nun da etkisiyle 1886’da Paris’e gitti ve kardeşi ile yaşamaya başladı.
Kardeşi Theo, Gogh’un her şeyiydi. Ona bakıyor, besliyor bir aile ortamı yaratmaya çalışıyordu. Resim yapması için tüm aletleri temin etti ve onu Ressam Cormon’un atölyesine yazdırdı.
İçinde varolan insanlık sevgisini, sonsuz bir merhamet hissini bunları kelimeler olmadan resme aktarmak istiyordu.
Paris’teyken bir yıl içerisinde 200’den fazla resim yapmıştı. Buradan ayrılarak Fransa’nın Arles kasabasına Akdeniz esintilerinin yoğun yaşandığı yere gitti.
4. Arles ve Paul Gauguin Etkisi
Ressamlık hayatı ve normal yaşamı Fransa’nın bu şirin ve Akdeniz etkisinin hüküm sürdüğü kasabasında Vincent Van Gogh zirveye tırmanıyordu. Düşüncelerini burada resme yansıtmakta sıkıntı cekmiyordu. Fransız ressam Gauguin ile tanıştı. Ancak bu hayatında olumsuz yönde olacak olan bir tanışmaydı.
1888 yılının Aralık ayının bir gecesinde Gauguin ile kavga etti. Kavga sırasında Gauguin Gogh’un boğazını usturayla kesmeye çalıştı ancak başaramadı. Buna sinirlenen Gogh sinir krizine girdi ve kendi kulağını kesip bir fahiseye götürdü.
Bu günden sonra işler Gogh için iyi olmayacağının sinyalleriydi bunlar…
5. Akıl Hastanesi ve Ölüm
Psikolojisi darmadağın olan Vincent, kendi isteği üzerine Arles yakınlarındaki Saint-Remy Akıl Hastanesine gitti ve bir süre sonra doktorların tavsiyesiyle başka bir akıl hastanesine yatırıldı.
Bir süre hastanede kaldıktan sonra kardeşi Theo’nun yanına döndü.
1890 yılının 27 Temmuz günü, Auvers’te, tarlada resim yaparken aniden tabancasını çekti ve karın boşluğuna doğru ateş etti. Silah sesini duyan kardeşi Theo yetişti. Tedaviye olumlu cevap veremeyen Vincent 2 gün daha yaşadı ve 29 Temmuz 1890’da öldü.
6. Zirveye Tırmanış
Vincent Van Gogh, on yıldan biraz fazla süren ressamlık hayatında içinde aralarında 860 yağlıboya tablonun da bulunduğu 2.100 kadar resim ve çizim çalışması üretti.
Bu çalışmalarının çoğu yaşamının son 2 yılına rastlasa da, Arles dönemi onun en verimli dönemiydi. Sağken yaptığı resimler fazla değerini görmedi.
Ölmeden önce satılan ilk ve son eseri “Kırmızı Üzüm Bağı” adlı tablosudur. O kadar eser içerisinde tek tablosunun satılması, O’nun ününün duyulması için zamana ihtiyacı olduğu açıktır.
Ölümünden sonra, Paris’te “Bağımsız Sanatçılar” sergisinde eserleri sergilendi ve bir anda meşhur oldu. 37 yıllık ömrünün son 3-4 yılında yaptığı tablolar ile sanat ve resim dünyasının efsaneleri arasına girdi.
7. Önemli Eserleri
- Arles’deki Yatak Odası (Bedroom In Arles), 1889, Amsterdam Müzesi
- Yıldızlı Gece (The Starry Night), 1889, New York Sanatlar Müzesi
- Cafe Terrace At Night, 1888, Kröller-Müller Müzesi, Otterlo, Hollanda
- Ayçiçekleri (Sunflowers, 12 Sunflowers In A Vase), 1888, Londra National Gallery
- Sargılı Kulaklı Otoportre (Self Portrait With Bandaged Ear), 1889, Courtauld Institute, Londra
Yorumlar