1. Frida Kahlo’nun Hayatı
Frida Kahlo’nun hayatı zorluklar içinde geçmiştir. Daha altı yaşındayken çocuk felci hastalığı geçirmiş, bu hastalık sonunda bir bacağı engelli kalmıştır. Bu sebeple kendisine “Tahta Bacak Frida” da denilmektedir.
Ancak o bu zorlukla mücadele etmeyi bilmiş, yılmamış ve o dönemin en iyi okullarından biri olan Ulusal Hazırlık Okulu’nda okumuştur. Burada aldığı eğitim Frida’nın hayatını belirlemiş, belki de asıl kimliğini ortaya çıkarmıştır. Sanat, edebiyat, felsefe gibi alanlarla tanışması bu okulda olmuştur.
Frida, gelecekte Meksika’nın önemli isimleri olarak anılacak Alejandro Gomez Arias, Alfonso Villa ve Jose Gomez Robleda gibi ünlü isimlerle de bu okulda tanışmış ve arkadaş olmuştur.
Ancak 18 yaşında geçirdiği trafik kazası tüm hayatını değiştirmiştir. 17 Eylül 1925 tarihinde okuldan eve dönerken bindiği otobüsün bir tramvayla çarpışması sonucu tramvayın demir çubuklarından birisi Frida’nın vücuduna saplanmıştır. Sayısız kırık çıkığın yanı sıra karnından girip omurgalarını zedeleyerek dışarı çıkan demir bir çubukla hastaneye götürüldüğünde, doktorlar Frida’ya yaşamayacağı gözüyle bakmışlardır.
Bu dönemden sonra hayatı hastaneler ve doktorlar arasında geçmiş, 32 tane ameliyat geçirmek zorunda kalmıştır. Bu tedavi süreci Frida’nın ailesi için de oldukça zorlu geçmiştir. Babası kızının tedavisi için tüm değerli eşyalarını satmıştır.
Bütün bu zorluklara rağmen ailesi Frida’ya her zaman destek olmuştur. Babası kızı için özel bir karyola yaptırırken, annesi de bu karyolanın bulunduğu odanın tavanına ayna yaptırmıştır. Aynanın Frida’nın resimlerine de çok büyük katkısı olmuştur. Nitekim ilk eseri de aynaya bakarak çizdiği kadife elbiseli otoportresi olmuştur.
1927 yılında tekrar yürümeye başlayan Frida bu dönemde sanat ve politika hayatına yakınlaşmaya başlamış, 1929 yılında da Meksika Komünist Partisi’ne üye olmuştur. Ancak aynı yıl eşi Diego Rivera’nın partiden ihraç edilmesi üzerine kendisi de partiden ayrılmıştır.
Ressamlığının yanında zorlu hayatı ve politik görüşleriyle de tanınmaktadır. Öyle ki doğum günü tarihini dahi Meksika Devrimi’nin gerçekleştiği 7 Temmuz 1910 olarak kabul etmiştir.
Frida tam bir Meksika aşığıdır. Self-Portrait Along The Borderline Between Mexico and The United States adlı resminde Meksika’ya olan sevgisini resmetmiştir.
Resimde Meksika ve ABD’yi karşılaştırır. Kendini, pembe elbisesi, beyaz eldivenleri, elinde Meksika bayrağı ile zarif bir görünümde tuvale aktarmıştır. Sağında gri bacaları tüten, teknolojik görünümüyle ABD; solunda Aztek heykeller, çeşitli bitkilerle Meksika bulunmaktadır. Arka plandaki ay ve güneş de, Meksika’nın aydınlığı, ABD’nin karanlığını sembolize etmektedir.
2. Evliliği
Frida Kahlo 21 Ağustos 1929 yılında kendisi gibi ressam olan Diego Rivera ile evlenmiştir. Diego, Frida’dan 21 yaş büyüktür ve daha önce 2 defa evlenmiştir. Evlilikleri için hep “fil ile güvercinin evliliği” benzetmesi yapılmıştır.
Frida ve Diego çiftinin evlilikleri de bir hayli fırtınalı olmuştur. Diego’ nun sadakatsizliklerinin yanında Frida’nın sağlık sorunları da evliliğin zorlu geçmesinin önemli nedenleridir.
Bir çocuğu olmasını çok isteyen Frida, bir kere çocuk aldırmak zorunda kalmış, iki defa da peş peşe düşük yapmıştır. Bu kayıplar nedeniyle yaşadığı acıyı da 1932 yılında yaptığı “Henry Ford Hospital” adlı eserinde tüm yalınlığıyla tuvale aktarmıştır.
Frida, Diego ile olan evliliği için “Hayatımda iki büyük kaza geçirdim; biri Diego’ydu ve diğerinde ise neredeyse beni öldürecek bir trendi. Diego kesinlikle çok daha yıkıcıydı” cümlesini kullanmıştır.
Evlilik 1939 yılında bitmiştir. Boşanma Frida’nın ruhunda derin izler bırakmıştır. Öyle ki; boşanmanın etkisiyle çizdiğini söylediği “Self Portrait With Cropped Hair” adlı resminde çok sevdiği saçlarını keserek kadının nasıl olması gerektiğini söyleyenlere karşı ciddi bir eleştiri sunduğunu söylemiştir.
Yine “Two Fridas” adlı tablosunda da, o dönem yaşadığı ikilemi, öfkeyi aynen ortaya koymuştur.
Tabloda yer alan iki kadın, Frida’nın iki halini sembolize etmektedir. Sağdaki kadın daha geleneksel bir kıyafet içinde ve elinde Diego’nun çocukluk resmini tutarken, soldaki kadın daha Avrupai bir kıyafete sahiptir.
Kadınlar birbirine kalpten bağlıdır. Soldaki kadın her ne kadar elindeki makas ile kalbinin kanamasını durdurmaya çalışsa da elbisesi kana bulanmıştır bile. El ele tutuşmuş, oturdukları yerden karşılarına bakan bu kadınların tek dostu, yine kendileridir.
Ayrılığa fazla dayanamayan Frida ve Dieogo, boşandıktan 1 yıl sonra tekrar evlendiler ve Frida’nın büyüdüğü ev olan Mavi Ev’e yerleştiler. Bu ev tamamen renginden dolayı Mavi Ev olarak adlandırılmaktaydı.
Frida her ne kadar Diego’yu çok sevse de evliliği boyunca yaşadığı başka ilişkileri de olmuştur. 1931 yılında Amerikalı fotoğrafçı Nickolas Muray ile tanışmıştır. İnişli çıkışlı on yıl süren bu ilişkinin ardından Muray, Frida’nın Diego’dan kopamayacağını kabullenmiştir.
3. Tekrar Sağlık Sorunları
Frida hayatı boyunca sağlık sorunları ile mücadele etmiştir. 1943 yılında La Esmeralda adlı bir sanat okulunda öğretim üyeliğine başlayan Frida kötüleşen sağlık durumuna rağmen ders vermeye devam etmiştir.
1944 yılında, kırılan kemiklerinin iyileşmesi için 5 ay boyunca çelik bir korse giymek zorunda kalmış ve “The Broken Column” adlı eserinde kendini bu çelik korseyle birlikte resmetmiştir. Resimlerinde arka planlarda genelde renkler veya hayvanlar olurken, bu resimde renk ya da hayvanlar bulunmamaktadır. Frida adeta yalnız ve acılar içinde olduğunu vurgulamıştır.
1948 yıında tekrar Meksika Komünist Partisi’ne üye olmak istemiş, başvuru yapmış ve başvurusu kabul edilmiştir. Ancak 1950 yılında omurgasındaki sorunlar nedeniyle tekrar hastaneye kaldırılmış ve burada 9 ay kadar kalmıştır.
Çocuk felci nedeniyle sakat olan bacağı, 1953 Temmuz ayında kangren nedeniyle kesilmiştir.
4. Ölümü
Hayatı boyunca sağlık sorunları ile uğraşan Frida Kahlo’ya akciğer embolisi teşhisi konulmuştur. Frida 13 Temmuz 1954 tarihinde akciğer embolisi teşhisi nedeniyle hayatını kaybetmiştir.
Cenazesi ertesi gün yakılmıştır. Külleri, Frida’nın çocukluğunu geçirdiği Mavi Ev’de muhafaza edilmektedir. Ölmeden önce yatarak çok zaman geçirdiğini ve artık yatmak istemediğini söyleyerek cesedinin yakılmasını bizzat kendisi istemiştir.
Cesedin küllerinin saklandığı Mavi Ev, 1955 yılında Diego Rivera tarafından devlete bağışlanmıştır.
5. Resimleri ve Sergileri
Frida Kahlo’nun 143 tane resmi bulunmaktadır. Bunlardan 55 tanesi otoportredir. Yaşamının büyük bir bölümünü yatarak geçirdiği yatağın başındaki aynadan kendisine bakarak geçirmek zorunda kalan Frida, eserlerinin önemli bir kısmında kendisini resmetmiştir.
Oldukça usta bir ressamdır öyle ki bu ustalığı ile Pablo Picasso’ya bile “biz onun gibi insan yüzleri çizmeyi bilmiyoruz” dedirtmeyi başarmıştır.
Frida 1938’de New York’ta açtığı sergide büyük bir üne kavuşmuş, bu sergide resimlerinin yarısı satılmıştır. Bunun üzerine 1939 yılında bir de Paris’te sergi açmış ve yine büyük övgü almıştır.
Ülkesindeki ilk kişisel sergisini ise 1953 yılında Meksika’da bulunan galerisinde açmıştır. Ancak hastalıkları nedeniyle bu sergiye karyolasında taşınarak götürülmüştür.
6. Frida’ nın En Çok Bilinen Resimleri
- Portrait Of Cristina My Sister
- Self Portrait – Time Flies
- Self-Portrait Along The Borderline Between Mexico and The United States
- Two Fridas
- Henry Ford Hospital
- The Broken Column
- Self Portrait With Cropped Hair
- Diego And I
- Self Portrait With A Portrait of Diego On The Breast and Maria Between The Eyebrows
- Viva La Vida
Yorumlar